II. MEŞRUTİYET SONRASI KURŞUNLA SANSÜR GELENEĞİ BİR MUHALEFET TASFİYESİ ÖRNEĞİ OLARAK AHMET SAMİM CİNAYETİ

II. Mesrutiyet donemiyle birlikte toplumsal hayatta gorece ozgurlukcu siyasi bir hava hâkim olmustur. 24 Temmuz 1908 tarihinde gazeteler yazilarini sansure gondermediler. Artik basin ozgurlugunun, ifade ozgurlugunun, farkli siyasal dusuncelerin cemiyetlerce temsil edilmesinin ve gorunur olmalarinin onunde bir engelin kalmadigi dusunulmustur. Bu anlamda istisnai, parlak; fakat kisa bir donemin yasandigi soylenebilir. Şoyle ki, “iktidarin yozlastirdigi” onermesi cok surmeden karsilik bulmus, dolayisiyla bir “cozum yontemi” olarak, muhalif gazetecilerin susturulmasiyla ise baslanmistir. Serbesti gazetesi yazari Hasan Fehmi’nin 6 Nisan 1909 tarihinde Galata Koprusu’nde, uc kursunla oldurulmesinin sonrasinda, 31 Mart Olayi ve Ittihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidarini tamamen tesis etmesiyle baslayan, iktidarin toplumun her kesimine ve kurumuna sirayet etme cabalari… Iste boyle bir siyasi iklimde, Ahmet Samim iktidarin ve iktidar taraftarlarinin dolayisiyla Ittihat ve Terakki Cemiyeti’nin politikalarini, oldurulecegine dair malumata sahip olmasina ragmen, Sada-yi Millet gazetesinde elestirel yazilarini surduren, genc ve yurekli bir gazetecidir. Ahmet Samim cinayeti, 31 Mart Vakasi’ndan sonra yeni muktedirin, adim adim iktidari ele gecirdigini hatirlatma ve biat etmeyenlerin sonunun ne olacagini gosterme kabilinde, iktidarin muhalefete gonderdigi bir mesaj olarak okunabilir. 9 Haziran 1910’da, Istanbul Bahcekapi’da vuku bulan Ahmet Samim cinayetinin oncesi, sonrasi ve Ahmet Samim’in bugune biraktigi hur “sada”sinin kiymeti calismanin konusunu olusturmaktadir.