Objectives: We aimed to determine the reasons for the emigration of health workers who left Turkey and the difficulties experienced before and after the migration.Methods: This is an exploratory qualitative study of open-text fields focusing on migrant health workers from Turkey. Answers given to five open-ended questions directed to the participants in our survey, with 513 participants between April and June 2022, were used. Data were analyzed following content analysis.Results: A total of 506 responses were analyzed. The mean age of the participants was 39.9 ± 8.8 years (54.2% men, 77.5% medical doctors). Almost all participants reported that the political atmosphere in Turkey forced them to migrate. Some participants were unable to do their jobs due to the increasing violence in the health system in recent years. Most participants saw migration as the only way out, as they did not feel free and safe. Comparatively, they were in a better economic situation in Turkey and had a higher standard of living.Conclusion: Migration creates a sense of security while at the same time accepting a lower standard of living. To organize the sustainable migration of professionals, it is beneficial to ask what framework conditions need to be created and to access the labor market in particular.
GIRIS VE AMAC: kavrami ulkemizde son zamanlarda one cikmaya baslayan bir kavramdir ve engelli ogrencilerin hayatlarini kolaylastiracak, egitime ve calisma hayatina katilmalarini destekleyecektir. Marmara Universitesi Tip Fakultesi’nde birinci, ikinci ve ucuncu sinif ogrencilerinin engelsiz kampus konusunda duyarliliklarini degerlendirmek, Engelsiz Kampus ile ilgili farkindalik yaratmak ve bu konuda yapilacak calismalara zemin hazirlamak amaclandi. GEREC VE YONTEM: Tanimlayici tipteki calisma Mart - Haziran 2019’da Marmara Universitesi Tip Fakultesi Kampusu’nde gerceklestirildi. Evreni 1., 2. ve 3. siniflardan 610 ogrenci olusturmaktaydi. Gelisiguzel ornekleme yoluyla katilmayi kabul eden 362 ogrenci ile tamamlandi. Engelsiz kampus konusunda duyarliliklarini degerlendirecek bir anket, literatur isiginda hazirlanmis ve uygulanmistir. Anketin ilk bolumunde demografik ozellikler sorgulanmis; anketin ikinci bolumunde Likert tipi 2 grup soru bulunmaktadir. Birinci grup sorularla, 13 soru ile engelli bireyler icin bir kampuste olmasi gereken duzenlemeler sorulmus olup birden uce kadar; 1.Katilmiyorum, 2.Fikrim Yok ve 3.Katiliyorum seklinde cevap secenekleri konulmustur. Bir kisinin bu sorulardan alacagi puan 13-39 arasinda degismekte olup alinan toplam puan arttikca engelsiz kampus konusunda duyarliliklarinin artacagina iliskin bir olcum gerceklestirilmistir. Ikinci grup sorular ile yine birinci gruptaki sorular yonlendirilip ‘sizin okulunuzda mevcut mu?’ seklinde sorulmus olup 1.Hayir, 2.Bilmiyorum 3.Kismen, 4.Oldukca, 5.Cok secenekleri konulmustur.Veriler analizinde Ki kare, Mann-Whitney U, Kruskal Wallis testleri kullanilmistir.Etik Kurul onayi ve Kurum izni alinmistir. BULGULAR: Katilimcilarin %3.3’unun (n=12) kendisinde herhangi bir engelilik durumu, %18.2’sinin (n=66) ise ailesinde engelli birey mevcuttu. Arastirmaya katilanlarin %72.1’inin (n=262) bugune kadar herhangi bir engel turunde arkadasi olmus; ancak %28.2’ si (n=102) engelli bir bireye yardimci yardimci oldugunu ve %8.8’i (n=32) engelli bireyler ile ilgili bir etkinlige katildigini belirtmistir. Katilimcilarin cinsiyet, sinif, engelli bireyler ile ilgili bir etkinlige katilma durumlari ve kampuslerini engelli bireyler icin uygun bulup bulmama durumlarina gore engelsiz kampus duyarlilik puanlarinin arasinda istatistiksel olarak anlamli fark gozlenmistir (p<0.05). Katilimcilarin bugune kadar engelli arkadasinin olmasi ile engelli bir bireye yardimci olma durumu arasinda istatistiksel olarak anlamli iliski bulunmustur (p<0.05). Sinif ile engelli bireylerle ilgili bir etkinlige katilma durumu arasinda da anlamli iliski gozlenmistir (p<0.05). Katilimcilarin kendi kampuslerinde fark ettikleri eksiklikler sirasiyla Fikir belirtmemis % 50, Asansor %37.8, Ulasim %32.0, Amfiler % 3.8, Fiziki sartlar % 2.6, Rampa yok %2.3, Ders materyalleri %1.9 ve Yemekler % 1.3 olarak saptanmistir. SONUC VE ONERILER: Universite ogrencilerinin Engelsiz Kampus konusunda duyarliliklarini degerlendiren soz konusu anketin, gecerliligi ve guvenilirligi yuksek olan bir olcek haline getirilmesi onerilebilir. Anahtar Sozcukler: Engelsiz Kampus, engellik, kampus
Bu çalışmada, Maltepe bölgesindeki bir Aile Sağlığı Merkezine (ASM) başvuran bireylerin sosyodemogfrafik özelliklerine göre ruhsal durumlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Tanımlayıcı tipte bir çalışmadır. Maltepe Bölgesindeki bir ASM'ye Şubat-Mart 2019 tarihleri arasında başvuran ve araştırmaya katılmayı kabul eden 18 yaş üzeri tüm bireyler (217 kişi) çalışmaya dahil edilmiştir. Veriler gözlem altında katılımcılar tarafından doldurulan sosyodemografik özelliklere yönelik soru formu ve Kısa Semptom Envanteri (KSE) ile toplandı. Veriler analizinde Ki kare, Mann-Whitney U ve Kruskal Wallis testleri kullanılmıştır. İstatiksel olarak p<0.05 anlamlı kabul edilmiştir. Çalışmanın etik kurul onayı alınmıştır. Katılımcıların %68,2 (n= 148) kadın olup, katılımcıların yaş ortalaması 34,38 (sd: 13,31)'tür. Katılımcıların %40,1'ini (n=87) bekâr, %49,8'ini (n=106) çalışmayan ve %81,6'sını (n=177) herhangi bir psikiyatrik başvuruda bulunmamış bireyler oluşturmaktadır. Bekâr bireylerde olumsuz benlik durumunun; çalışmayan bireylerde hastalık ciddiyeti indeksi, anksiyete ve hostilite durumunun; kadınlarda, daha önce psikiyatrik bir başvurusu olanlarda ve eğitim seviyesi daha düşük olan bireylerde somatizasyon durumunun daha sık görüldüğü saptanmıştır (p<0,05). Katılımcıların sosyodemografik özellikleri ile depresyon durumları arasında anlamlı bir ilişkiye ulaşılamamıştır. Katılımcıların yaşı ile anksiyete, olumsuz benlik ve hostilite puanları arasında istatiksel açıdan anlamlı düzeyde (p<0,05) negatif yönde zayif korelasyon saptanmıştır. Literatürle uyumlu olarak araştırmamızda çalışmayan bireylerin toplumdaki diğer bireylere göre ortalama anksiyete ve hostilite puanları istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek çıkmıştır. Araştırmaya göre medeni durum olumsuz benlik algısında, çalışma durumu hastalık ciddiyet indeksi, anksiyete ve hostilite durumunda ve eğitim düzeyi, yalnız yaşama durumu ve daha önceki psikiyatrik başvuru durumu, cinsiyet değişkenleri ise somatizasyon durumunda etkili faktörlerdir. Elde edilen sonuçlar özellikle kadınlara, bekârlara ve çalışmayan bireylere yönelik hizmetlerin yoğunlaştırılmasında yardımcı olacaktır.
Giris ve Amac: Ruhsal hastalikli olarak damgalanan bireyler; toplumun kendilerini reddedecegine ve degersizlestirdiklerine inanmakta, moral bozuklugu, benlik saygisinda azalma, sosyal uyumda bozulma, issizlik, gelir kaybi, psikiyatrik tedaviye uyumda azalma gibi bircok olumsuz sonuclar yasamaktadirlar. Bu nedenle hekimlerin ruhsal bozuklugu olan hastalara yonelik stigmatizasyon egilimi buyuk onem tasimaktadir. Arastirmamizda; bir universite hastanesinde calisan hekimlerin ruhsal bozuklugu olan hastalara karsi tutumlarinin degerlendirilmesi ve iliskili faktorlerin incelenmesi amaclanmistir. Gerec ve Yontem: Tanimlayici tipte olan calismanin evrenini cerrahi, dahili ve temel tip bilimlerindeki 19 farkli bolumden 547 hekim olusturmaktaydi. Arastirmada orneklem secilmemis olup calismaya katilmayi kabul eden 200 kisi ile tamamlandi. Veriler gozlem altinda katilimcilar tarafindan doldurulan sosyodemografik ozelliklere yonelik soru formu ve gecerlilik ve guvenilirligi Arikan tarafindan 1986 yilinda kanitlanmis Ruh Hastalari ve Hastaliklarina Iliskin Gorusler (Opinions Mental Illness Scale - OMI) Olcegi ile toplandi. Koruyuculuk-kollayicilik, Otoriterlik, Ruh sagligi ideolojisi, Sosyal kisitlayicilik ve Bireylerarasi etiyoloji olmak uzere bes alt boyuttan olusan olcegin degerlendirmesinde puanlar yukseldikce ruhsal hasta/hastaliklarina iliskin gorus ve tutumlar olumsuzlasma egilimi gostermektedir. Arastirmada tanimlayici olarak incelenen degiskenler; cinsiyet, yas, calistigi bolum, calisma yili, gunluk ilgilendigi ortalama hasta sayisi, psikiyatriye ilgi duzeyi, psikiyatrik bozukluklar konusunda bilgilerini yeterli bulup bulmamalari ve ruhsal bozuklugu olan bir yakininin olup olmadigidir. OMI Olcegi de kisilerin ruhsal bozuklugu olan hastalara karsi tutumlarinin degerlendirilmesi icin kullanildi. Veriler analizinde Ki kare ve normal dagilmayan verilerde Mann-Whitney U ve Kruskal Wallis testleri yapilmistir. Arastirmada p<0.05 istatiksel olarak anlamli kabul edilmistir. Calismanin etik kurul onayi alinmistir. Bulgular: Arastirmamiza 8 cerrahi, 9 dahili, 2 temel tip bolumu olmak uzere 19 bolumden toplam 200 kisi katilmistir. Katilimcilarin yas ortalamasi 30,21 (±8,24)dir. Katilimcilarin %50,0’si kadin (n=100) %50,0’u erkektir (n=100). Katilimcilara psikiyatrik bozukluklar konusunda bilgilerini yeterli bulup bulmadiklarini sordugumuzda %33,8’i (n=67) bilgilerini yetersiz bulduklarini belirtmistir. Psikiyatriye ilgi duzeyi ile Sosyal Kisitlayicilik alt boyutu arasinda anlamli bir iliski bulunmustur (Spearman’s rho: 0,244, p = 0,013). Ruhsal bozuklugu olan yakininin bulunmasi ile Koruyuculuk-kollayicilik (p=0,049) ve Sosyal kisitlayicilik (p=0,037) alt boyutlari acisindan istatistiksel olarak anlamli iliski bulunmustur. Gunluk ilgilenilen ortalama hasta sayisi, calistigi bolum, calisma yili, yas ve cinsiyete gore OMI Olcegi alt boyutlarindan alinan puanlar arasinda anlamli bir iliski bulunamamistir. Ruhsal bozuklugu olan yakininin bulunmasi ile hekimlerin psikiyatriye olan ilgi duzeyleri arasinda da anlamli bir iliski bulunamamistir. Hekimlerin ruhsal bozuklugu olan hastalarinin sikayetlerine karsi olan guvenleri arttikca Bireylerarasi etiyoloji alt boyutundan alinan puanin arttigi ortaya cikmistir (Spearman’s rho: 0,409, p=0,005). Sonuc ve Oneriler: Bireylerarasi Etiyoloji boyutu; ruhsal hastaliklarin ozellikle cocukluk cagindaki bozuk anne, baba ve cocuk iliskisine dayali olarak sevgi ve ilgisizlikten ortaya ciktigi inancini yansitir. Egitim sisteminde psikiyatrik bozukluklar hakkindaki ogretilere daha cok yer verilmesi ruhsal bozuklugu olan hastalara karsi yanlis yargi ve olumsuz tutumu azaltabilecektir. Ayrica Psikiyatri egitim programlarina bilgi, tutum ve davranis degistirmeye yonelik ozel egitim programlari eklenmelidir. Anahtar Sozcukler: Ruhsal hastaliklar, hekim, tutum, Ruh Hastalari ve Hastaliklarina Iliskin Gorusler Olcegi
Previous studies indicate an increasing prevalence of depression among university students worldwide. Besides, university students are more likely to excessively use smartphones, making them more susceptible to smartphone addiction. Pandemic conditions can also have negative effects on mental health. Thus, this study aims to investigate the frequency of depression among university students during COVID-19 pandemic. The study population for this mixed-method research, which includes both qualitative and quantitative components, consists of students studying health sciences at a state university in Istanbul, Türkiye. No sample was selected for the quantitative data collection; instead, it was aimed to reach the entire population. Sociodemographic characteristics, the 10-item Smartphone Addiction Scale-Short Version (SAS-SV), and the 21-item Beck Depression Inventory (BDI) were used. In the qualitative part of our study, semi-structured online interviews were conducted with 12 students. Statistical significance level was set at p < 0.05. The study, involving 819 students, found that 25.2% had moderate depression and 5.7% had severe depression. A statistically significant relationship was found between self-perceived smartphone addiction and the presence of moderate-severe depression (p < 0.001). Participants who spent more than 4 h a day on their smartphones, those who checked their smartphones more than 30 times a day, those who perceived themselves as smartphone addicts, and those who experienced smartphone-related sleep problems obtained statistically significantly higher scores from BDI compared to others (p < 0.05). According to our qualitative results, some participants thought that smartphone use could cause a depressive mood by isolating people, while others believed it could do so through the negative effects of social media. All participants reported that the quarantine period increased their smartphone usage. Our results suggest a potential interaction between smartphone addiction and depression. This indicates the potential benefit of assessing and addressing both conditions simultaneously.
Giris ve Amac: Bu calismada Istanbul’da bir Sosyal Guvenlik Merkezinin beyaz yakali calisanlarinin is yerindeki olumsuz davranislara olan maruziyeti, tukenmislik durumlari ve sonuclarinin degerlendirilmesi amaclandi. Gerec ve Yontem: Kesitsel tipte olan bu calisma Ocak-Subat 2019 aylarinda gerceklestirildi. Evrenini Istanbul’da bir Sosyal Guvenlik Merkezinin 350 adet beyaz yakali calisani olusturdu. Arastirmamizda orneklem secilmemis olup beyaz yakalilarin tumune ulasilmasi amaclandi. Arastirma calismaya katilmayi kabul eden 308 kisi ile tamamlandi (Katilim Orani:%88). Arastirma verisi katilimcilar tarafindan doldurulan sosyodemografik ozelliklere yonelik soru formu ve Turkce gecerlilik-guvenilirligi yapilmis iki standart olcekle toplandi. Is yeri ve meslek yasamindan kaynakli tukenmisligin degerlendirilmesi icin Tukenmislik Olcegi Kisa Formu (TO-KF), son alti ay suresince is yerinde maruz kaldiklari olumsuz eylemleri degerlendirmek icin Isyeri Zorbaligi Olcegi (IYZO) kullanildi. Katilimcilarin TO-KF ve IYZO sorularina verdikleri puanlar arastirmanin bagimli degiskeni olup; cinsiyet, egitim durumu, calisilan birim ve calisma yili gibi sosyodemografik ozellikleri ise bagimsiz degiskenler olarak degerlendirildi. Veri analizinde Ki-kare, normal dagilima uymayan degiskenler icin Mann Whitney-U ve Kruskal Wallis testleri kullanildi. Her iki olcekten alinan puanlarin korelasyonu Spearman testi ile incelendi. Istatistiksel anlamlilik icin p degeri <0,05 kabul edildi. Etik kurul onayi ve arastirma izni ilgili makamdan alinmistir. Bulgular: Katilimcilarin %63,6’si (n=196) erkek olup katilimcilarin yas ortalamasi 39,3 (±10,7)’tur. Arastirmaya katilanlarin %83,1’i (n=256) fakulte/yuksekokul veya uzeri bir egitim duzeyine sahipti. Katilimcilar yaslari ve calisma yillarina gore de uc grupta incelendi. Cinsiyet, egitim durumu, yas ve calisma yilina gore TO-KF’den alinan ortalama puanlar arasinda istatistiksel anlamli fark saptandi. Kadinlarin TO-KF‘den aldiklari puan ortalamasi erkeklere gore daha fazla bulundu (p<0,001). Egitim seviyesi arttikca TO-KF‘den ve IYZO’den alinan puan artmaktaydi (p<0,05). Kirk dort ve uzeri yas grubundaki katilimcilarin TO-KF’den aldiklari ortalama puanlar diger katilimcilara gore anlamli olcude daha dusuk bulundu (p<0,05). Kurumda 14 yildan fazla calisan katilimcilarin TO-KF’den aldiklari ortalama puanlar diger katilimcilara anlamli olcude daha dusuk bulundu (p<0,05). Arastirmaya gore, IYZO’den alinan puanlar ile TO-KF’den alinan puanlar arasinda pozitif yonde orta derecede (0,544), anlamli (p<0,01) korelasyon saptandi. Sonuc ve Oneriler: Tukenmislik duzeyinin kadin cinsiyette ve egitim seviyesi yuksek katilimcilarda arttigi saptanmistir. IYZO ve TO-KF puanlari arasinda korelasyon bulunmasiyla zorbalik arttikca tukenmisligin de arttigi gorulmustur. Isyeri zorbaligi bircok farkli faktorle iliskili olabilecek kompleks bir degiskendir. Is yeri zorbaligi ve tukenmislik kavramlari hakkinda calisanlarin farkindalik ve bilinc duzeylerinin arttirilmasina yonelik verilecek egitimler bu sorunlarin ortaya cikarilmasina ve cozumune katkida bulunacaktir. Anahtar Kelimeler : Beyaz yakalilar, Is Yerinde Zorbalik, Tukenmislik
COVID-19 (SARS-CoV-2) pandemisi; prevalansı, ciddi klinik sonuçları ve kolay bulaşan bir enfeksiyon olması nedeniyle günümüzün en öncelikli halk sağlığı sorunları arasında bulunmaktadır. Enfeksiyonun kliniği asemptomatik düzeyden çoklu organ yetmezliğine değişiklik göstermektedir. Araştırmalara göre COVID-19 enfeksiyonu geçirenlerin %17,9-%80,0’inin asemptomatik olgular olduğu bildirilmiştir. Asemptomatik olguların önlem alınmaması halinde COVID-19’u geniş kitlelere bulaştırma potansiyeli üzerine tartışmalar sürmektedir. Ayrıca asemptomatik olgularda hastaların viral yükü, viral bulaşma modelleri ve potansiyel enfektivitesi ile ilgili belirsizlikler mevcuttur. Serolojik testlerle hastalığın immün sistem üzerindeki etkileri izlenebilmektedir fakat enfeksiyonu geçiren bireylerde bağışıklık süresine ilişkin net bir uzlaşma sağlanamamıştır. Bu belirsizliklerin açığa kavuşturulması salgınla mücadele açısından önemli bir yere sahiptir. Bu makalede; COVID-19 enfeksiyonunu asemptomatik olarak geçiren olgularla ilgili yapılmış olan araştırmalar derlenerek olguların tespiti, hastalığı bulaştırma düzeyleri, viral yükleri, bulaştırıcılık süreleri ve potansiyel enfektiviteleri ile ilgili konular tartışılmıştır.
Abstract Purpose: Violence against women has become an important public health and human rights issue. In this study, we aimed to determine and evaluate the attitudes of students in a medical school in Istanbul towards violence against women. Methods: This is a cross-sectional study. The population of the cross-sectional study consists of 1523 undergraduate students studying at the Faculty of Medicine of a university on the Anatolian side of Istanbul in the 2020-2021 academic year. The sample size was calculated as a minimum of 461 people with a 95% confidence interval and a 5% margin of error. Our study was carried out with 504 participants in total. The research data were collected using a questionnaire designed to determine the sociodemographic characteristics of the participants and the "Attitudes towards Violence Scale (SITO)", which evaluates the attitudes of the participants towards violence. Results: Among the participants %65.3 were female and 34.7% were male. While 41.9% of the participants in our study were preclinical medical students, 58.1% were clinical medical students. There is a statistical significant difference between the total scores of men and women from the SITO(Attitudes towards Violence Scale) scale (p<0.001). While the mean SITO(Attitudes towards Violence Scale) total score of preclinical medical students was 32.38+-0.37, the mean SITO(Attitudes towards Violence Scale) total score of clinical medical students was 33+-0.47. Considering the scores obtained from the all SITO(Attitudes towards Violence Scale) subscales, there was a significant difference between whether the students were preclinical or clinical and the scores they got from the SITO(Attitudes towards Violence Scale) emotional subscale (p<0.05). When the scale scores of the participants were examined according to the region they were born, a significant difference was observed between the participants in terms of the scores obtained from the SITO(Attitudes towards Violence Scale) economic subscale according to the region of birth (p<0.05). Conclusion: The gender, class level, place of residence, region of birth, economic status of the students and their parents' work and education levels affect their attitudes towards violence against women. Keywords: Medical students, Violence, Attitudes
Objective: The "Disabled Friendly Campus" is relatively new consept in the world. In this study we aimed to evaluate the awareness of preclinical medical students about the Disabled Friendly Campus.
Methods: Cross-sectional study was conducted at a public university’s Faculty of Medicine Campus. In our study, 362 students were included and the data were obtained between March and June 2019. A questionnaire was prepared in the light of the literature. In the first part of the questionnaire, socio-demographic features were questioned; In the second part of the questionnaire there were 13 questions about the arrangements required for a disabled person on a campus. Answer options such as 1= I don't agree, 2= I have no idea and 3= I agree. The score varied between 13-39, and as the total score obtained increases, it was assumed that the awareness of Disabled Friendly Campus will increase.
Results: In our study 3.3% (n = 12) of the participants had any disability, and 18.2% (n = 66) had a disabled person in their family. A statistically significant difference was observed between the participants' disabled friendly campus awareness scores according to their gender, class, their participation in an activity related to disabled people and whether they found their campuses suitable for disabled people.
Conclusion: It can be suggested that the questionnaire, which is assumed to evaluate the awareness of preclinical medical students on Disabled Friendly Campus, can be made into a scale with high validity and reliability.