COVID-19 vaccines have so far been the most powerful weapon in the current pandemic, yet many people still show hesitancy towards them. This paper is one of the first studies that examine the factors affecting the COVID-19 vaccine uptake decision from a spatial perspective in Turkey. The study setting allows us to specify the spatial effects that are influential in this decision without which the true nature of the association between vaccination rates and various socio-economic factors can be determined. Our findings reveal the existence of global spatial interactions in vaccination rates. In addition, age, the level of conservatism, and low education levels show spillovers that amplify their total effects on vaccination rates. Aunque las vacunas de COVID-19 han sido hasta ahora el arma más poderosa en la pandemia actual, mucha gente sigue mostrando reticencia. Este artículo es uno de los primeros estudios que examinan los factores que afectan a la decisión de adopción de la vacuna de COVID-19 desde una perspectiva espacial en Turquía. El marco del estudio permite especificar los efectos espaciales que influyen en esta decisión, sin lo cual se puede determinar la verdadera naturaleza de la asociación entre las tasas de vacunación y los diversos factores socioeconómicos. Los resultados revelan la existencia de interacciones espaciales globales en las tasas de vacunación. Además, la edad, el nivel de conservadurismo y el bajo nivel educativo muestran spillovers que amplifican sus efectos totales sobre las tasas de vacunación. 新型コロナウイルス感染症のワクチンはこれまでのところ、今回のパンデミックにおいて最も強力な武器となっているが、いまだに多くの人々がワクチンの接種を躊躇している。本稿は、新型コロナワクチン接種の決定に影響を与える要因を空間的な視点から検討した、トルコにおける最初の研究の一つである。この決定に影響を与える空間的影響を特定することができる研究セッティングであるが、この空間的影響がないと、ワクチン接種率と様々な社会経済的要因との関連性の真の性質を特定することができる。今回の知見はワクチン接種率におけるグローバルな空間的相互作用の存在を明らかにするものである。さらに、年齢、保守性のレベル、教育水準の低さが、ワクチン接種率に対する全体的な影響を増幅する波及効果を示している。
Application Center) has been established as "Turkish Education Center" in 1984 for the purpose of performing service on the issue of teaching foreign students a large number of languages, primarily the Turkish language.As from the date TÖMER has started its activities until today, numerous public and private qualified establishments wishing to benefit from the value carried by the name TÖMER, sought for using this name.Ankara University, is the pioneer establishment which is the creator of the name TÖMER
Categorical time series data with random time dependent covariates often arise when the variable categories are assigned as categorical. There are several other models that have been proposed in the literature for the analysis of categorical time series. For example, Markov chain models, integer autoregressive processes, discrete ARMA models can be utilized for modeling of categorical time series. In general, the choice of model depends on the measurement of study variables: nominal, ordinal and interval. However, regression theory is successful approach for categorical time series which is based on generalized linear models and partial likelihood inference. One of the models for ordinal time series in regression theory is proportional odds model. In this study, proportional odds model approach to ordinal categorical time series is investigated based on a real air pollution data set and the results are discussed.
TÖMER, 1984 yılında yabancılara Türkçe öğretmek amacıyla "Türkçe Öğretim Merkezi" adıyla kurulmuştur.Kurum, Avrupa Dil Pasaportu verme yetkisi alan ilk dil merkezidir."TÖMER" markası, 2013 yılında tescil edilmiştir.Bu çalışmada TÖMER'in marka denkliği bileşenleri incelenmiştir
This study investigates the role of various socioeconomic determinants and vaccination rates in the spread of Covid-19 in a spatial setting in Turkey. For this aim, we employ the 41 sub-indicators of Life Index in Provinces data provided by the Turkish Statistical Institute which is obtained based on the Organization for Economic Cooperation and Development (OECD) Better Life Index approach. Our results indicate no global interactions in the transmission process of the disease among Turkish provinces. This means that the infection burden in the neighboring province does not significantly affect the infection burden of a given state. Yet, we show that vaccination rates and the median age of a neighboring province significantly affect the number of total cases in a given province. We find that as the vaccination rates of a neighboring province rise, the number of total cases in a given province also increases. This finding can be attributed to the “neighbor–reliant immunity” concept. It seems that people with vaccine hesitancy toward Covid-19 feel safer without a vaccine when their neighbors are mostly vaccinated. Last, people with a higher satisfaction rate with their health status are more likely to catch the disease due to underestimation of negative consequences.
İç denetim birimleri kuruluşların iyi yönetişim mekanizmalarını destekleyen en önemli unsurlardan birisidir. Bu nedenle iç denetim faaliyetlerinin sürekliliği ve hedeflerine ulaşabilmesi hayati öneme sahiptir. Uluslararası standartların benimsenmesi ve uygulanması, denetim faaliyetlerinin kalitesini artırmakta ve sürekliliğini sağlamaktadır. İç denetim olgunluğunun uluslararası standartların benimsenmesinde önemli rolü olduğu değerlendirilmektedir. Bu çalışmada Uluslararası İç Denetim Enstitiüsü (IIA) tarafından gerçekleştirilen küresel anket sonuç verileri kullanılarak uluslararası standartlara uyum ve iç denetim olgunluğu arasındaki ilişki analitik olarak incelenmiştir. Bölgesel veriler esas alınmış, bu kapsamda çok boyutlu ölçekleme analizi kullanılmıştır. Bu yöntemin kullanılması aynı zamanda faktörler arasındaki ilişkide alt unsurların etkilerini görmek açısından da önemli avantaj sağlamıştır. Sonuç olarak, incelenen uluslararası standartların birbiriyle benzer özellik gösterdiği, STD1300-Kalite Güvence ve Geliştirme Programı standardının diğer standartlardan ayrıştığı görülmüştür. İç denetim olgunluğu göstergeleri incelendiğinde, iç denetim biriminin kuruluşun stratejik planıyla uyumlu olma olgunluk göstergesinin diğer göstergelerden ayrıştığı söylenebilir. Ayrıca STD1300 standardının iç denetim olgunluğu göstergeleriyle ilişkili olduğu gözlenmiştir. Bu kapsamda bölgeler arası benzerlikler ve farklılıklar ayrıca ele alınmıştır.
Gravity or spatial interaction models have a long history in regional science and international trade. In the empirical trade literature, Poisson pseudo-maximum likelihood estimation methods (PPML) have become popular as a way of dealing with several econometric issues that arise when modeling origin-destination flows [e.g., Silva and Tenreyro (2006, 2010, 2011) and Gourieroux, Monfort and Trognon (1984)]. This approach to estimating Poisson models has several econometric advantages which we outline. We extend the PPML to allow for spatial dependence between flows from nearby regions, a phenomena that has been recognized in the spatial econometrics literature. Our (Bayesian) model allows spatial spillovers to arise from changes in the characteristics of a single region i. We provide simulations to show the impact of ignoring spatial spillovers on non-spatial PPML. An application of the proposed spatial model is provided using a dataset for commuting-to-work flows from Toulouse, France. In this setting, an increase in resident population of an origin i will lead to more (commuting) outflows from i, as well as more commuting outflows from regions neighboring i (after conditioning on distance). An increase in jobs of a destination region j will lead to more commuting inflows to region j as well spatial spillovers taking the form of more inflows to regions neighboring j (after conditioning on distance). The non-spatial PPML model assumes that changes in characteristics such as economic size (income) of a region i will only impact flows directly involving region i, and not flows to regions that neighbor i.
21. yüzyılın başında çok uluslu şirketlerde yaşanan ünlü dolandırıcılık olayları sonrasında suistimale ilişkin bakış açısı oldukça değişerek; suistimali tespit etmeye ve önlemeye yönelik faaliyetler örtük bir bileşen olmaktan çıkmış ve bu durum yatırımcıların suistimal riskine karşı daha duyarlı hale gelmesine, iş ilişkilerine ve tedbir olanaklı mekanizmalara gösterilen ilgiyi arttırmaya sebebiyet vermiştir. Ulusal ve uluslararası standartlar özelinde iç denetimin suistimale ilişkin görev ve sorumlulukları netleştirilmiş ve suistimalle mücadeleye yönelik geliştirilen kavram ve metodojiler de önem kazanmıştır. Yapılan çalışmalar kapsamında çoğunlukla muhasebeciler, mali müşavirler ve bağımsız denetçiler merkeze alınmakta iken; suistimale ilişkin üst yönetime katkı sunmanın yanı sıra suistimalin tespit ve önlenmesinde güçlü bir savunma hattı niteliği taşıyan iç denetim de ön plana çıkmaya başlamıştır. Bu çalışmada, iç denetçilerin suistimal farkındalığını ölçmeye yönelik literatüre dayalı bir anket geliştirilmiştir. Anket uygulaması çerçevesinde, demografik profil, suistimal tespit ve önleme teknikleri kullanım durumu ve teknoloji temelli tekniklerin kullanım durumunun suistimal farkındalığı üzerindeki etkileri çeşitli istatistiksel analizlerle test edilmiştir.
